Cumartesi, Mart 28, 2015

Ruhumuzda bahar temizliği yapalım

Hani bi şarkı vardır "Ben her bahar aşık olurum." diye, beni nasıl gaza getirir bilemezsiniz.
Her bahar bu şarkıyla bir coşarım ki, sormayın gitsin!
Aşık olasım gelir, sokaklarda şarkı söyleyesim, olur olmaz yerlerde dans edesim, dağ tepe tırmanasım gelir, herkesi öpesim, sevdiğimi söyleyesim, her şeye gülesim gelir.

 

Hatta Orhan Veli gibi hissedip eve ekmek tuz getirmeyi bile unuturum bu havalarda.
Bu sene bana bir haller oldu ve bahar duygularım yerini bahar temizliği denen şeye bıraktı nedense. Allah allah! coşup taşmam gereken yerde acaba badanamı yapsam diye düşünürken buldum kendimi. Hemen çimdiği bastım kendine gel diye, bir işe yaramadığını görünce eşe dosta bu değişiklik nedendir acep diye sordum -aldığım cevaplar hiç hoşuma gitmedi- ve sonuçta bu edepsiz baharların çok değiştiğine karar verip, kaderimse yaparım temizliğimi ve badanamı otururum mis gibi dedim, dedim ama anarşist ruhum pek kabul etmedi bu durumu.  Bir umut evrenin beni iyi duymadığını düşünüp olanca sesimle ben temizlik değil, aşk istiyorum diye bağırsam da hiçbir sonuç alamadım...

Ruhumun düzenli yapılan şeylere karşı isyankar tavrı yine gösterdi kendini ve ben bu işten kıvırtmanın yollarını aramaya başladım. Eve gelen misafire ikinci çay doldurulacağı zaman "çay içmezsiniz"değilmi diye soran bir kız çocuğuydum ben ne işim olur benim bahar temizliğiyle, temizlik kirlendiği zaman gerekir, baharı kışı olmaz dedim ve kafamda şimşekler çaktı.

Ev temizliği değil de, ruh temizliği yapmaya karar verdim!

İnsanın önce ruhu temiz olsun bana göre gönlü temiz olsun, geri kalanlar zaten halledilecek şeyler. Bu yüzden evimden önce uzun süren kışın etkisinde kalan ruhuma bahar temizliği yapmaya karar verdim. Çok kolay hiçbir masrafı yok, yorgunluk desen hiç yok ve hatta hafifleyip keyifleniyorsunuz valla bu temizlikten sonra. Hele bir de kahyası olursanız o keyfin kuşlar gibi özgürleşiyorsunuz.

İsterseniz bana eşlik edin beraber temizleyelim ruhları.
Büyüklerimiz "birlikten kuvvet doğar" diye boşuna dememişler!

Nasıl yapalım?

Öncelikle bulduğumuz her boşluğa neşe, hoşgörü ve sevgi  ekelim. Güzelce şefkatli bir şekilde büyütelim ve bizi gören insanlar aynı tohumları eksin, çok bol hasat elde edelim.

• Ruhumuzun karanlık kalmış, güneş almamış bölümlerini  havalandıralım ve kenarda köşede sıkışıp kalan öfke, kızgınlık ve nefret gibi duyguları acilen süpürüp yok edelim. Güzelce havalanıp süpürülen o kısımları muhteşem renklere boyayalım.

• Kolay olmuyor unutmak ama, geçmişte yaşadığımız üzüntüleri bahar yağmurlarında öyle bir yıkayalım  ki, hiçbir iz kalmasın. İnatla bugünümüze gelmek isteyen olursa onlarla dost olup daha birçok baharları beraber yaşama şansı verelim ama bir şartla; asla bugünümüze karışmama şartıyla!

• Yararlı olmayan, güzelliğini yitirmiş ve bize  keyif vermeyen, ruhumuzu her fırsatta hırpalayan duyguları siz kim oluyorsunuz da beni böyle hırpalıyorsun diye baharın ellerine verelim, halı döver gibi dövsün onları bahar ve biz hafifleyelim.

• Silkeleyelim farkında olmadan yakamıza yapışmış olumsuz düşünceleri, eleştirileri, haksızlık etmeleri bir güzel silkeleyelim. Oh be! dünya varmış rahatladım bu silkelemekten deyip,  yerine Mevlana'nın 7 öğüdünü yerleştirelim. 

• Yüreğimizin  bütün camlarını açıp havalandıralım iyice, kış mevsiminin griliğine takılı kalmış ve nem kokan duygulardan arındıralım kendimizi. Bir bahar hediyesi verelim kendimize ve bugüne kadar hiç denemediğimiz bir şeyi deneyelim, ya da hiç bilmediğimiz bir şehre gidip yeni başlangıçların keyfini çıkaralım.

•  Eskimiş ama alışkanlık olduğu için vazgeçilemeyen bütün duyguları kuşların kanatlarına takalım alıp uzak diyarlara götürsünler. Yerine,  gagalarında pembe çiçeklerle süslenmiş zarfın içinde hepimize yeni umutlar getirsinler. Gözümüz gönlümüz yeni umutlarla açılsın ve baharın mis kokusuyla kendimizden geçelim.

•   Yürek havalandırıldıktan, renkli boyalarla süslendikten, fazlalıkları çıkarıp tozlarını aldıktan sonra;  sevgiler ekildikten, geçmişle barışıldıktan, yararsızları yok etme görevi kuşlara verildikten  sonra hep bir sonraki bahara ertelediğimiz şeyleri hemen yapmaya başlayalım.

O ne der, bu ne der diye düşünüp ertelediğimiz, bu yaşta olurmu diye yaşamadığımız duygular; gitmek isteyipte gitmediğimiz geziler, sevdiğimiz halde söylemediğimiz insanlar vallahi bizden hesap sorar yaşanmazsa bu bahar.
Hadi sıvayın kolları bu bahar başka bahar!

Cumartesi, Mart 07, 2015

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlamıyorum

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlamıyorum çünkü:



* Ülkemdeki kadınlar acımasızca tecavüz edilip, dövülüp öldürülürülüyor ben yapmacik bir şekilde kırmızı bir karanfil verilerek oy kazanmak için kutlanacak kadınlar gününü samimi bulmuyorum.

* Kadınları yaşadıkları ortamdaki tehlikelerden koruyacak, güçlendirecek, eğitecek, erkek egemen bir toplumda eşit hakları verecek bir uygulamaya başlanılmadığı sürece hiç kimsenin sözüne güvenmiyorum. 

* Şiddetin durmasında nasıl katkim olur diye düşüneceği yerde, hemcinsine toplumla beraber haksızlık yapan kadınlar olduğu sürece çok daha fazla işimiz olduğunu düşünüyorum.

* Bu ülkede töreler yüzünden, kadına koyulan yasaklar yüzünden, giysilerinin, medeni durumunun, gece sokağa çıkmasının şiddeti ve tecavüzü haklı çıkarması yüzünden birçok şeye katlanamıyorum.

* Kadınların, kız çocuklarının vücuduna kendileri istiyor diye zorla dokunan erkekler olduğu sürece ve onları haklı çıkarmak için uğraşan politikacılar bizi yönettiği sürece birçok şeyin daha yasal yollardan sapıkça yaşanacağını biliyorum. 

* Kadınlar için mide bulandiran abuk subuk benzetmeler yapılıp, saçma sapan sözler, mesela 'Dişi köpek kuyruğunu sallamazsa, erkek köpek peşinden gitmez.' sözü gibi aşağılayıcı  sözler kullanıldıkça erkeklerin bunlardan cesaret alacağına inanıyorum.

* Bir ailenin kızına, bir çocuğun annesine, birilerinin kızkardeşine, ablasına, teyzesine, halasını vahşice şiddet uygulayıp öldüren erkekler elini kolunu sallayarak gezip, bizimle aynı havayı soluduğu için acı çekiyorum.

Sonuç olarak, her gün gözümüzü vahşi bir kadın cinayetiyle açtığımız, ayrı bir vahşetle kapadığımız çok kötü bir ortamda yaşadığımız ve bunu haketmediğimizi düşündüğüm için, bu ve bundan sonraki senelerde kadınlar gününü kutlamayı düşünmüyorum.



Yazıma nerde ne kadar şiddet gören kadın varsa biran önce kendi kurallarını kendilerinin koyduğu ve mutluluk içinde yaşadıkları bir dünya dileyerek Ece Temelkuran'ın kitabı 'Düğümlere Üfleyen Kadınlar'ın  bir bölümüyle son veriyorum:
" Bir: Asla yapmadığınız bir şey için özür dilemeyin. İki: Kendinizi gereğinden fazla açıklamaya çalışmayın. Üç: Asla başarılarınızı hafife almayın. Dört: Hiçbir zaman lafa 'yanlış düşünüyor olabilirim ama...' diye başlamayın. Beş: İstemediğiniz sorulara asla cevap vermeyin. Altı: Hayır demekten kaçınmayın. Yedinci kuralı ise kendiniz koyacaksınız. Bu her tanrıçanın hakkıdır."